Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Modern Olimpiyat Oyunlarının Kurucusu: Pierre de Coubertin

Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Tarihçi,

Pedagog,

Aristokrat,

Sporcu,

Modern Olimpiyat Oyunlarının Kurucusu……

Fransız Baron Pierre De Coubertin, 1 Ocak 1863 tarihinde Paris’te büyük bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti. 

Tanınmış bir ressam olan babası Charles Louis Baron Fredy, annesi Agatha Gabrielle ve üç kardeşiyle birlikte sanatsever, soylu, dindar bir aile olarak biliniyordu. 

İyi bir eğitim alan Coubertin, boks, at binmek, kürek çekmek, eskrim yapmak, piyano çalmak, gezi anılarını yazmak en büyük zevkleriydi. 

1880 yılında diplomasını alan Coubertin, yaşıtlarına göre çok farklıydı. Kulüplere veya salonlara gitmek ona cazip gelmiyor, ancak hareket ve doğa yaşantısının temel prensipleriyle ilgileniyordu. 

Hippolyte Taine’nin “İngiltere Üzerine Notlar” isimli kitabından etkilenmişti. Ona göre İngiliz eğitim sistemi, Fransa eğitim sisteminden daha başarılıydı.

20 yaşındayken, incelemeler yapmak üzere İngiltere’ye gitti ve Beaumont’taki koleje kaydını yaptırdı.

1889 yılında ise ABD’ye giderek, özellikle kolejlerde spora verilen önemi yerinde gözlemledi ve sonunda ilerlediği yolun doğruluğuna bir defa daha inanmıştı. 

Bu uğraşılarının sonunda aradığı mesleği bulmuştu: “Eğitim” ve “Spor”.

Sosyal düşünceli bir aristokrat olarak ifade edilirdi.

Fransa’ya dönüşünde ise “Atletik” ve “Atletik Sporlar” isimli dergileri çıkarmaya başladı.

O dönemde özellikle Fransa’da atletizm alanında geniş çaplı organizasyonlar yapılmaya başlanmıştı. Atletik sporları yönetmek için “USFSA (Union des Sociétés Françaises Sport Athletique)” kurulmuştu. Coubertin, bu birliğin genel sekreteri oldu. 

Çalışmalarını geliştirdi ve artık sporu yalnız Fransa için değil, dünya için düşünüyordu. Sporu şu şekilde tanımlıyordu: “İsteyerek, kurallara uyarak, olası riskleri göze alarak ve daima daha ileri gitmek için yapılan çalışmalar spordur.”

25 Kasım 1892 tarihinde USFSA’nın beşinci kuruluş toplantısı Sorbonne’da düzenlenmişti. Burada, “Modern Dünyada Beden Eğitimi” konulu bir konuşma yapan Coubertin, ilk defa “Olimpiyat Oyunlarının yeniden başlatılmasından” bahsediyordu. 

Coubertin konuşmasını şu cümlelerle tamamlamıştı: “Savaşların ortadan kalkacağını söyleyenlere “ütopyacı” diyoruz. Kimileri, savaş olasılıklarının azalacağından söz ediyor, bunda ben ütopya (gerçekleştirilmesi olanaksız olan düşünce) görmüyorum. Telgraf, telefon, bilimsel araştırmalar ve uluslararası sergiler, kongreler; diplomatik ilişkilerden, anlaşmalardan daha çok barışa yardımcı oluyor. Umuyorum ki atletizm bunun daha fazlasını yapacaktır. Spor ilişkileri, yaşlı Avrupa’nın gelenekleri arasına girerse, barış yeni ve büyük bir destek bulmuş olacaktır. Bana yardım edin, olimpik oyunları yaşatalım.”

Olimpiyat Oyunlarının yeniden başlatılması ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin oluşturulması için Coubertin’in başkanlığında, ABD’de Princeton Üniversitesi Profesörü William Milligan Sloane ve İngiliz Amatör Atletizm Birliği Genel Sekreteri Charles Herbert’den oluşan bir komisyon kuruldu.

Coubertin, 15 Ocak 1894 tarihinde Fransa ve diğer ülkelerdeki spor örgütlerine bir genelge gönderdi ve 16 Haziran 1894 tarihinde 79’u 12 ülkeden gelen 2000 kişi “Kongre Sorbonne”da toplandı. 

23 Haziran 1894 tarihinde ise oy birliği ve alkışlarla Olimpiyat Oyunlarının yeniden başlatılması kararı alındı. 

Coubertin’in yakın arkadaşı olan Rahip Henri Didon’un ifade ettiği şu sözcükleri benimsemişti ve bu sözleri her kesime yaymayı amaç edindi: “Citius, Altius, Fortius (Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü)”. Böylece bu sözcükler olimpizmin de ilk resmi sembolü oldu.

1894-1896 yılları arasında Yunanlı Demetrius Vikelas Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı oldu. 1896 yılında bu görevi devralarak uzun yıllar sürdürdü.

Coubertin kendisine yardımcı olacak insanlar bulmak zorundaydı. Bu kapsamda olimpiyatlarla ilgili dünya turuna çıkmaya karar vermişti. Bu süreçte Galatasaray Sultanisi’nde Edebiyat öğretmenliği yapan Monsieur Juery’e mektup yazıp kendisini bir Türk spor adamıyla tanıştırmasını istedi. O da Mühendishane-i Hümayun’da görev yapan Selim Bey (Tarcan) ile tanıştırdı. 

Selim Sırrı Bey 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra “Osmanlı Olimpiyat Cemiyeti’ni” kurdu.

Hayatının kalan bölümünü pedagojiye, ilmi çalışmalara ve anılarını yazmaya ayırdı. Yaşamını adadığı “Olimpizm”, “Olimpik Hareket” ve “Olimpiyat Oyunları” uğruna tüm servetini tüketti. 

1913 yılında yazdığı “Spor Psikolojisi Üzerine Yazılar”ında, eski Yunan’da var olan güzellik duygusunu anlatırken “Mimari yapı ile çevresi” ve “insan ile mimari yapı” arasında var olan mutlak uyuma dikkat çekmişti. “Estetik ve sanat”, Coubertin’in bütün çalışmalarında etkili oldu. 

“Spor Pedagojisi”nde (1919) “Spor güzellik yaratmalıdır, güzelliğin bir fırsatı olmalıdır. Spor güzellik yaratmaktadır. Çünkü spor, yaşayan bir heykel olan sporcuyu yaratır” şeklinde ifadeler kullanmıştı.

En önemli sözlerinden biri ise şu şekildedir: “Olimpiyat Oyunlarında önemli olan katılmaktır. Hayatta en önemli olan, herşeye rağmen kazanmak değildir. En önemli konu, iyi mücadele etmiş olmaktır. Bunu gerektiği kadar yaygınlaştırabilir, benimsetebilirsek, daha güçlü, daha cesur ve her şeyden önemlisi daha ahlaklı ve daha cömert bir insanlık yaratmış olacağız.” 

1925 yılında Prag’ta yapılan Uluslararası Olimpiyat Komitesi Birleşimi’nde kendi isteği ile başkanlıktan ayrıldı. 

Baron Pierre de Coubertin, 2 Eylül 1937 tarihinde Cenevre’de ölene dek Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin onursal başkanı olarak kaldı. Ölümünden sonra Uluslararası Olimpiyat Komitesi Genel Merkezi’nin yer aldığı Lozan’a defnedildi. 

Görüşmek dileğiyle….

Yazarın Diğer Yazıları