Diyarbakır'da uyku laboratuvarı açıldı

Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği bünyesinde uyku laboratuvarı açıldı. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Levent Akyıldız, 'Bakıldığında erkeklerde yüzde 4, kadınlarda yüzde 2 düzeyinde sıklığı olan bir hastalık tablosundan bahsediyoruz' dedi.

Diyarbakır'da uyku laboratuvarı açıldı

Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Levent Akyıldız, hastanenin Göğüs Hastalıkları Kliniği bünyesinde uyku laboratuvarı açıldığını, toplam 3 yataktan müteşekkil bir laboratuvarın söz konusu olduğunu söyledi.

İkisi polisomnografi adıyla anılan uyku testinin yapıldığı, kaydın değerlendirilerek tanısal işlemlerin yapılabildiği, üçüncüsü de ihtiyaç duyan hastalarda özelikle tedavide kullanılacak uygun cihazı tespit ederek, cihazın kullanacağı basınç miktarını belirledikleri bir oda olduğunu belirten Dr. Akyıldız, uykuda solunum bozukluklarına doğru yaklaşabilmek için hastanede bu laboratuvarın oluşması, insanların bu hizmete ulaşımı sağlayabilmek bakımından önemli bir imkanolduğunu ifade etti.

Uykunun, tıbbın görece yeni alanlarından bir tanesi olduğunu aktaran Dr. Akyıldız, şöyle konuştu:

“Ülkede de, dünyada da 50-60 yıllık bir yolculuğundan söz etmek mümkün. Uyku da solunum bozuklukları az konuşulduğu, az akla geldiği için ihmal edilmesi nispeten kolay olmakla birlikte; zaman zaman haber bültenlerinde gece vakti oluşan bir trafik kazasını anlamlandırmakta güçlük çektiğinizde, uyuya kalmış sürücü örneğinde, aile yakınlarınızda horlaması olan bir insanın bu tablosunun bir şaka konusu haline geldiğinde veya gün içerisinde uyuya kalan, uyuklamaya yatkın insanlarımız, mesai arkadaşlarımız olduğunda dikkatimizi çeken bir başlık olabiliyor. Ama bakıldığında erkeklerde yüzde 4, kadınlarda yüzde 2 düzeyinde sıklığı olan bir hastalık tablosundan bahsediyoruz. Çünkü hayatımızın 3’te 1’i uykuda geçiyor.”

Uyku bozukluğu neticelerinin bütün hayat boyunca hissedildiğini, yaşanıldığını ve uykuda yaşanan sağlık problemlerinin kardiyovasküler hastalıklar ve diğer hastalıklar olarak bütünüyle dönebildiğine dikkat çeken Dr. Akyıldız, “Özelikle erkeklerde 40’lı yaşlarda artan bir orandan söz etmek mümkün. 65 yaşından sonra pek bir artış görmüyoruz. Uykuda solunum bozukluğuyla ilgili 40 yaş ve üzerindeki erkeklerde 2-3 kat daha fazla. Kadınlar da özelikle menopozdan sonra oranın arttığını söylemek mümkün. Ama dediğim gibi uykuda solunum bozukluğu, pek çok hastalık tablosunu davet eden bir hadise. Bize en sık geliş nedeni horlama. Ama buna eşlik eden tanıklı apne dediğimiz, kişinin uyku arkadaşının gece özelikle solunumunun durduğunu, durakladığını ifade ediyor olması. Sabah başlangıçta sadece horlamasından şikayet edilen kişinin gitgide sabah güne başladığı vakit zinde, uykusunu almış dinç bir halde değil de, baş ağrısıyla, hafif sersem- sepelek diyebileceğimiz yoğun argın, mesaiye giderken güç bela yataktan kazınırcasına kalkma eğiliminde olması bu hastalığı düşündürebilecek öncü bulgular. Bunlar en sıkla gözlemleyebildiğimiz uykuda solunum bozuklukları tablosu belirtileridir. Uykuda solunum bozukluklarına müdahil olunmadığı vakit kişinin hayat kalitesini bozduğu kadar hayat beklentisini de azaltan, kısaltan bir hadise” dedi.

“Bunun için ne yapılmalı? Bu kişide ön test babında solunum fonksiyon testi, kimi laboratuvar incelemeleriyle birlikte eşlik eden sağlık problemlerinin ne olduğu dikkat alınıyor” diyen Dr. Akyıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlar olduktan sonra da polisomnografi dediğimiz uyku testi diye anılan test yapılıp, kişide gerçekten anılan bu yakınmalar uykuda bir solunum bozukluğu gösteriyor mu?, kişinin horlamasına eşlik eden 10 saniyeyi aşan solunum duraksamaları, buna eşlik eden oksijenin düşmesi, kişinin adeta uykuda boğula hali yaşaması gibi hadiseler yaşanıyor mu bunlar tetkik ediliyor. Şu ana kadar aldığımız 4-5 olgumuz var. Bundan öncesinde de cihaz kalibrasyonlarının denendiği bir hazırlık dönemi yapılmıştı. Bu olgularda tanı konmasını takiben olgunun ağırlığına istinaden tedavi yaklaşımı belirleniyor. Tedavi yaklaşımında ya genel yaklaşımlar, ya da kişiye özgü yaklaşımlarla tedavi planlanıyor.”

Özelikle depremden sonra toplumda uyku hijyeninin bozukluğuyla ilgili çok fazla sayıda insanın etkilendiğini söylemenin mümkün olduğunu kaydeden Dr. Akyıldız, “Bu sene özelikle Dünya Uyku Günü’nde uykuda eşitlik diye anılan, sağlığı eşitlikçi bir perspektifle irdeleyen tablonun uykuya yansıması sayabileceğimiz bir tema ön plandaydı. Uykuda eşitlik dediğimiz zaman tüm vatandaşlarımızın eşit, nitelikli bir uykuya ulaşabilmesini sağlayacak şartlarıları ifade edebiliyoruz” şeklinde konuştu.