Elazığlı hemşehrimiz 'Türkü Baba' 10 yıl aradan sonra geri döndü!
300 eser ve 19 albümün ardından sessizliğini bozan hemşehrimiz Fatih Kısaparmak 20 albümü ile yeniden sahnelere döndü.
Hürriyet Gazetesi'nde Ömür Gedik'in hazırladığı, hayat haberleri kategorisinde yer alan röportaj haberde bu hafta hemşehrimiz Fatih Kısaparmak konuk oldu. Gedik'in sorularını cevaplayan hemşehrimiz Türkü Baba, "Fatih Kısaparmak 10 yıl aradan sonra geri döndü: Şov adamı değilim!" başlığıyla yayımlanan bu güzel söyleşiyi siz değerli takipçilerimizle paylaşıyoruz.
"Sanatına, eserlerine, sahnesine, kişiliğine, duruşuna, aile yaşantısına, kısaca galiba her şeyiyle kendisine hayran olduğum Fatih Kısaparmak, 10 yıl aradan sonra 20’nci albümü ile yeniden üretmeye ve sahnelere döndü. Üstelik yeni çalışmalarında yanında kendi gibi müzisyen oğulları Kaan ve Ozan Kısaparmak da var. Albüme adını veren “Bu Şehir Benden Sorulur” adlı bestesinin söz ve şiiri de eşi Şebnem Kısaparmak’a ait. Kısaparmak, “10 yıl bekledim ve bu süreçte hayattan öğrendiklerimi paylaşmak gibi bir sorumluluk hissettim” diyor.
300 eser ve 19 albümün ardından 10 yıllık bir sessizlik dönemi ve şimdi neyse ki size kavuştuk. Yine en başa, ilk zamanlara gidelim ve hikayeyi bir kez daha sizden dinleyelim...
- İlk albümümün “Kilim” olduğunu düşünüyor herkes ama değil. İlkinin adı “Yaradan Aşkına”, 87’de çıkardım ve beklenen ilgiyi görmedi, satmadı, sonra ben askere gittim geldim. Demoralize oldum. Aynı albüme remiks yaptım, bazı şeyleri güncelledim. “Kilim” adını vererek tekrar piyasaya çıkardım. O sattı. 2.5 yılda 3 bin 500 satan o ilk albüm o müdahaleden sonra Türkiye’nin en çok satan 5 albümünden biri oldu.
İlk konseriniz nasıldı?
- İlk konserimi 1 Eylül 1990’da Dünya Barış Günü’nde verdim. Osman İşmen’in kurduğu dev orkestra ile sahne aldım. Sonrasında ülkeyi defalarca harmanladım. Memur çocuğu olarak anne babamın tayini nedeni ile hep gezdim. Köklenemedim ama tüm ülkeyi çocukken gezerek tanıdım. Konserlerde ve eserlerimde bunun avantajını çok yaşadım. Ben sizden beslendim sonra size seslendim.
BABAMIN KAYBININ ACISINI MÜZİKOTERAPİ İLE YENDİM
Eskiden ne tür müziğe ilgi duyuyordunuz?
- Ben de sizin gibi klasik Batı müziği ile başladım. Piyanodan sonra kemana geçtim. Kemandan sonra bağlama ile tanıştım ve onda karar kıldım. Bağlamada bir lezzet, bir genişlik aradım ve buldum. 9 yaşımdam beri bağlama çalıyorum, 52 yıldır bağlama ile birlikteyim. Önce üstatlarımızla tanıştım, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Köroğlu, Dadaloğu, Pir Sultan Sümmani’yi tanıdım. Sonra bağlama ufkunda türkü rüzgarı ile yeni eserlerin yelkenini açan Orhan Gencebay, Barış Manço, Cem Karaca’yı tanıdım. Üniversite yıllarımda babamı kaybettim ve o sırada kendime müzikoterapi yaptım.
Müzikle iyileşmek nasıl bir şey?
- Bir arkadaşım, o zamanlarda tıp öğrencisiydi, “Bu süreçte müzik sana yardımcı olabilir, biraz daha fazla ilgilen sazınla” dedi. Ben duvarda her daim asılı olan sazımı aldım, tellerini yeniledim ve dizime koydum. Bağlama ile söyleştiğim anlarımı o kasetlere kaydettim. Sonra bu bestelere söz yazdım.
NE ONLARDA ADIM YAZILSIN SAHNEDE OLAYIM İSTEMEDİM
Özlüyor musunuz sahneleri?
- Hiç özlemiyorum. Ben sahne adamı, şov adamı değilim. Gözlerden uzak, belki yalnız yaşayan, minimal bir hayat süren ama sürekli yazan biri olmayı istedim. Varoluş nedenim budur. Neonlarda adım yazılsın, sahnede olayım istemedim.
Sahne gelmeyecek mi?
- 19 albüm yaptıktan sonra 2012 yılında sazımı duvara astım. “Her şeyi söyledim” dedim. 10 sene boyunca kendimi nadasa verdim, demlendirdim. Dersler aldım, bunları şiire ve müziğe döktüm. 92 tane yeni eser yapmışım. 50’den fazla yeni şiir yazmışım. Bunları paylaşmak üzere döndüm. Yeni şarkılar çıktı ve hepsi çok iyi gidiyor.
ARKAMDAN “İYİ ADAMDI” DESİNLER YETER
Ne güzel bir ailesiniz... “Şarkılar Bizi Söyler”de izlerken hepimizin gözü doldu.
- Ben bu ülkeyi, insanlarını, birlik mayasını, her kişisini ve her köşesini çok sevdim. Çok şükür karşılığını aldım. Ailem de karşılığını göremeye başladılar. Sevgi eken sevgiler biçiyor. Arkamda hoş bir seda bırakmak istiyorum. “İyi adamdı” desinler yeter.
EVLİLİKTE 4S ÖNEMLİ SEVGİ, SAYGI, SABIR VE SADAKAT
Şebnem Hanım’la ve çocuklarınızla birlikte örnek alınacak bir aile hayatınız var. İki sanatçı aynı evde zordur. Siz bu uzun ve güzel beraberliği nasıl başardınız?
- Ben ve ailem çok dikkatli yaşadık, gece hayatımız olmadı, orada burada düşüp kalkmadık, kötü alışkanlıklarımız yok. Biz anne babalarımız nasıl yaşadıysa öyle yaşadık ve yaşıyoruz. Ekranlara halkımızın durduğu yerden bakıyoruz. Sabah erken kalkıp çocuğumu okula götürüyorum ve çocuğum devlet okulunda okuyor. Kaan, Güzel Sanatlar Lisesi son sınıf öğrencisi. Büyük oğlum Ozan, 30 yaşında ve Bilgi Üniversitesi’nde müzik teknolojileri ile kompozisyon okudu. Çok sağlam bir bas gitarist ve kompozitör. Onu da okula ben götürür getirirdim. Aile birliğini korumak bence 4S’ye bağlı, sevgi, saygı, sabır ve sadakat.