Önce Leyla Zana konuştu: Kürt sorununu ancak CB Erdoğan'ın çözebileceğini, çözüm sürecinin dondurucudan çıkarılmasını istedi. Ardından Ahmet Türk, benzer açıklamalar yaparak: “Kürt sorunun çözerse Erdoğan çözer, liderdir, güçlüdür," dedi.
Arka arkaya yapılan bu açıklamalar, öylesine, laf olsun diye yapılmış, hedefsiz, amaçsız açıklamalar değil.
Kısa bir süre sonra Yerel Seçimler var. Erdoğan, bütün himmet ve gayretini İstanbul seçimlerine yöneltmiş durumda. İmamoğlu'nun daha ileri gitmesini istemiyor. İkinci bir galibiyet İmamoğlu'nu Erdoğan'ın oturduğu yere taşır.
İstanbul anketleri henüz iktidar adına kesin bir galibiyete işaret etmiyor. İmamoğlu hala önde. DEM Parti, önce Başak Demirtaş'ı öne çıkardı. Ancak kısa bir süre sonra Demirtaş adaylıktan çekildi. Bunun tabanda meydana gelen tepkilerle ilgili olması muhtemel. DEM çıkarabileceği en güçlü aday Başak Demirtaş'tı. Niye vazgeçildi? çünkü bu tabana AKP ile iş birliği olarak yansıdı. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan ola durumu ortaya çıktı. Taban, parti sadakatini bir tarafa bırakıp tercihini farklı yapabilirdi. Üstelik böyle bir iş birliği algısı S.Demirtaş'ın siciline de bir kırık not olarak yansıyacaktı. Yenilenen İstanbul seçimlerinde Öcalan kardeşlerin çağrısına rağmen o zamanki HDP tabanı bu çağrıya uymamış, tercihini muhalefetten yana yapmıştı. Hem bu algının giderilmesi hem de AKP'ye yarayacak bir formülün bulunması gerekiyordu. Orta yol Meral Danış Beştaş oldu.
Fakat tabanın da hazırlanması usul usul Erdoğan'ın adayı Kurum'a doğru itilmesi gerekiyordu. Bu defa Öcalan kardeşlerin yerini Leyla Zana ile Ahmet Türk aldı. Erdoğan güzellemelerinin arkasında tabanı o tarafa hazırlama gayretleri yatıyor. Türk ve Zana, DEM tabanına;" bırakın diğer liderleri, onlar bize yol vermezler, verirse Erdoğan verir, bizim için ehven-i şer Erdoğan'dır ," diyorlar. Bu taban yumuşatma gayretlerinin tamamı Erdoğan'ın İstanbul seçimlerini kazanması için.
Peki bunun bir karşılığı olacak, beklendiği veya talep edildiği gibi yeni bir çözüm süreci gündeme gelecek mi?
Bir işi bir defa yapan, on defa da yapar. Her zaman zor olan birinci defa yapılandır. Oslo ve Çözüm süreçlerinde bugün milli yerli edebiyatı yapanlar -karşı çıkanları- kan dökücü vampir olarak suçlamakla meşguldü. Yeni bir çözüm süreci daha az tepki görür. Çünkü sağ seçmen Tanrıya/Allah'a inanmaktan çok Liderlerine inanıyor. Onlar nereye götürürse peşlerinden kuzu kuzu gidecek, nereye götürülüyoruz sorusunu çok az insan soracaktır.
Türkiye'nin bir Kürt sorunu yok, ülkeyi bölme sorunu vardır. Bölücü çevreler için, bölünmeye engel olan, ülke insanını kökenine bakmadan bütünleştiren her yasa, her düzenleme Kürt sorunudur. Dil birliği, Anayasa'daki ülke ve milletin bölünmezliği gibi düzenleme ve uygulamalara onun için karşı çıkıyorlar. Dertleri daha demokratik bir Türkiye değil, daha kolay ayrıştırılabilir, toplumu bir arada tutan dikişlerin söküldüğü bir Türkiye'dir.
CB Erdoğan, bu çağrıya kulak verip bir defa daha aynı hataya düşer mi? Düşebilir, çünkü çözüm sürecini bir hata olarak görmüyor ve üstelik şimdi yancıları da var. Düşmemesini diliyorum. Bugün DEM Parti yüzde 9-10'lara gelmişse sebebi çözüm sürecidir. Yeni bir çözüm süreci bu ülkenin felaketi, son dikişlerinin de patlatılması olur. O zaman bize de bütün varlığımızla bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için her türlü riski almak düşer.