Ebeveynlerin birçoğu çocukların kurallarla büyümesi gerektiğini bilir fakat tüm mesele bu kuralların çocuklara nasıl uygulanacağıdır.
Uygulama noktası her ebeveyn için zorlayıcı ve kilit bir noktadır.
Sınır koyma bunaltıcı olmadığında ve yönergelere dayandığında çocuk için daha anlaşılır ve güvenilir olabilir.
Bir güzergaha gideceğinizi düşünün. Herhangi bir yön levhası olmadan varmak istediğiniz noktaya rahatça varabilir misiniz? Ya da herhangi bir yön levhasının olmadığı noktadan ilerleyip belli bir noktaya varmanız istendiğinde bu yolculuk sizin için ne kadar güvenilir olurdu? Çocuklar da böyledir. Neden o davranışı yapmaması gerektiğini bilmeyen bir çocuk bahsi geçen davranışı sürdürmeye devam edecektir.
Ebeveyn olarak üzerimize düşen görev şudur: "Bu davranışı yaptığında ortaya çıkacak olumsuz durumları çocuğumuza anlatmak. Kural koymak çocuğa hangi davranışın zararlı olduğunu, o davranışın niçin yapılmaması gerektiğini, hangi davranışın güvenli sonuçlar getireceğini, davranışı gerçekleştirdiğinde ne gibi durumlarla karşılaşacağını göstermek demektir."
Sınırları olmadan büyütülen bir çocuk toplum içine karıştığı zaman reddedilme ve olumsuz durumlarla baş başa kalabilir.
İşin kötü yanı çocuk niçin böyle bir muamele ile karşı karşıya kaldığını anlamlandıramaz. Bu durum da çocuğun zihninde travmalara sebep olur. Çocuklara getirilen kısıtlama ve kuralların belli başlı özellikleri olmalıdır.
Örneğin; getirilen sınırlar kısıtlayıcı sınırlar olmamalıdır. Çocuğa aşırı kısıtlayıcı sınırlar konulması çocuğun hareket alanını ve bakış açısını daraltır. Deneme ve keşfetmeye izin vermez. Peki bu kurallar neye göre ve nasıl konulmalıdır? Sorusu geliyor akla. Çocuğun bireysel farklılıklarına, gelişim dönemine, ihtiyaçlarına, ilgisine göre kurallar belirlenip uygulanmalıdır. Çocuğun içinde bulunduğu döneme göre belirlenmeyen kurallar sonuca ulaştırıcı nitelik taşımaz. Kurallar ve sınırlar içinde bulunulan duruma göre net cümleler ile ve açıklamalara yer verilerek daha nitelikli hale getirilebilir.
Sözler ve davranışlar arasında uyum varsa çocuğun özgür olduğu, sorumluluk aldığı ve kendini ifade edebildiği bir alan oluşturulmuş demektir. Şunu unutmamak gerekir kurallar ile büyütülmemiş bir çocuk erken yaşta tolere edilebilir; fakat yaş ilerleyip belli sorumlulukların yüklendiği yaşlarda göze batan bir birey haline gelebilir.
Okul öncesi çağına gelmiş bir öğrenci kurallar ve sınırlar ile büyütülmemiş ise arkadaşlarına zarar verme (ittirme, saç çekme, vurma, yemek yemede zorluk, tuvalet sorunu vb.) gibi pek çok olumsuz durum ile karşılaşabilir.
Tüm bu olumsuz durumları yaşayan çocuk arkadaşlarına karşı rahatsız edici davranışlarda bulunduğu ve kendi özgürlük alanını tanımadığı için krizle baş başa kalır. ‘’Çocuklar bu dünyaya bıraktığımız servettir.’’ Diyerek yazımı noktalamak istiyorum.
Kuralları ve sınırları içinde özgürleşen bireyler yetiştirebilmek ümidiyle..