Yapılan 20 bin öğretmen atamasının ardından meslektaşlarımızın yaşadığı sevince çayımı yudumlarken bir televizyon kanalında yayınlanan program ışığında dahil oldum.
Bin bir çaba ve emeğin ardından atanan öğretmenlerin isimleri ve atama yerleri büyük ekrana yansıtılarak açıklandı.
Atanan kişilerin ve atama yerlerinin belli olması üzerine yeni öğretmenler sevinç gözyaşlarına boğuldular ve aileleriyle kucaklaştılar.
Her ne kadar bir ekran vasıtasıyla bu programı izlesem de bir an için değerli öğretmenlerimin yaşadığı sevince ben de ortak oldum.
Mesafeler o duyguyu yaşamama engel olamadı. Hüzünlerin, heyecanların ve kaygıların birbirine karıştığı o nadide an.
Kimisinin gittiği yerde gurbetten burnunun direği sızlayacaktı, kimisi ise yaşadığı şehre atanacak kadar şanslıydı. Belki de şans atamanın yapıldığı yerlerdeki çocukların yüzüne gülmüştür kim bilir?
Ataması gerçekleşen öğretmenleri hemen bir telaşe kaplar. Gittiğim yerde ulaşım, yeme içme, barınma açısından sıkıntılar yaşar mıyım? Bu soruyu sormayan öğretmen yoktur zannımca.
Hemen akabinde bir bavul hazırlama telaşı ile donanır insan.
Eğer gidilecek yer uzaksa, bir sonraki mevsim de düşünülür memlekete gelememe ihtimalleri de göz önünde bulundurularak.
Uzak, yakın demeden amacına ulaşılan her hedef güzeldir aslında. Günler geçmek bilmez, geceler gündüzleri kovalar ve nihayet göreve başlanacak gün gelir çatar.
İlk sınıfa girdiğinde öğrencilerin gözlerinin içindeki her bir yansıma öğretmeni aydınlatır.
Öğretmen her şeydir; yeri gelir bir psikolog edasıyla öğrencisinin dertlerine çözüm bulur, yeri gelir bir doktor edasıyla çocuğun kanayan dizinin yaralarını sarar.
Zamanla öğretmeninin nezaketi, giyim-kuşamı, konuşması, duruşu çocuğun gözünde önem kazanır.
Bir öğretmen ya zamanla daha çok sevilen bir hal alır ya da zamanla uzak durulan…
Şu kural hiç şaşmamıştır.
En çok seven öğretmen en çok da sevilen öğretmendir aynı zamanda.
Öğretmenini seven çocuklar derslerini de keyifle dinler.
Bir öğrencinin kalbine girmeyi beceremeyen öğretmen öğrencinin akademik başarı elde etmesine de yardımcı olamaz.
Biz öğretmenler öğrencilerin yön tabelasıyız. Varacakları noktayı söylemeyiz fakat varacakları noktaya onları ulaştırmak için yol gösteririz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kıymetli sözüyle yazımı noktalamak istiyorum.
‘‘Öğretmen kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.’’
Öğretmenliği bir meslekten öte aşkla yapan tüm öğretmenlere selam olsun.
Kalın sağlıcakla.