Tarih 6 Şubat 2023 saat 04:17…
İnsanlığın derin uykuda olduğu sessiz saatler.
Işık yok, ses yok, hareket yok ta ki yerkabuğunun şiddetli sarsıntısına değin.
Yerkabuğu beşik gibi sallanırken kim bilecekti ki bu hareket 13.5 milyon insanı etkileyecek?
Nereden bilecekti o yürekler en güvende hissettikleri yer olan evlerinin kendilerine mezar olacağını?
Gecenin sessizliğini bozan depremin şiddetli sarsıntısıyla ne yapacağını bilemeyen insanların çığlıklarıydı.
Çığlıklar katlanıp büyüyerek soğuk betonların arasına karıştı ve birden çok il, ilçe, mahalle yeniden sessizliğe büründü.
Tek renk hakimdi o an: Siyah.
Dışarısı kışın ayazıyla kaplanmış, soğuk ve zemheriydi. Bir hışımla kendini binaların dışına atabilenler olmuştu.
Yaşadığına belki de ilk kez sevinememişti insanoğlu.
Enkazın altında evladını, annesini, babasını ve nicelerini bırakmıştı. Belki de yanında olsaydı sevdikleri daha sıkı sarılıp kenetlenirdi.
Gece soğuk, uzun, ürpertici… Betonların arasında kalan sadece beden değildi. Umutlar, hayaller, gençlik ve hiç yaşanmamış gelecek.
Uyumadan önce ne hesaplar yapılmıştı. Ertesi günün planları yatmadan önce planlanmıştı.
Balkonlara serilen çamaşırlar, dondurucularda muhafaza edilen henüz tadına dahi bakılmamış yiyecekler, çalışma masasının üzerinde okunmayı beklenen kitaplar. Kim tahmin edebilirdi ki böyle büyük bir felaket yaşanacağını? Sabaha çıkmanın garantisi yokken günlerin, ayların, yılların planları yapılmıştı.
Acımız büyük acımızın tarifini yazarak izah edemeyiz sevgili okurlarım fakat Yaşar Kemal’in de dediği gibi:
Bu kötü günler geçecek Hanna,
Yüreğim öyle söyledi.
Üç kere ses verdi, üç bin kere bağırdı,
Bu günler geçecek..