Zaman zaman, beni Elazığ gibi küçük bir şehirde doğurduğun ve burada büyüdüğüm için isyan ediyorum anne.
Böyle düşündüğüm için okurken yazımı ne olur kızma ve çok görme bana.
Bu şehir ömrümü yedi anne…
Sende sonuna kadar okumadan burun bükme şımarık çocuk!
Her günü bir öncekinden çok da farklı olmayan bu şehirde sıradan yaşamlar süren sıradan insanlarla iç içe yaşasan sen mutlu olur muydun?
Hayır dediğini duyar gibiyim.
Çünkü bu şehir gerçekten yaşanılmaz bir şehir oldu.
Ne hayal kurabiliyor insanlar nede gerçekle yüzleşebiliyorlar.
Bindikleri kayık batmak üzere olsa bile yine de inatlarından vazgeçip gelmiyorlar kendine.
Yapmayın etmeyin,
İnsanları yaşamdan kopararak hayata küstürecek kadar ağır acılar var bu şehirde, biraz bunları düşünün diyoruz dinlemiyorlar.
Dinlemedikleri gibi kendilerini ezenleri baştacı edip kendileri için kederlenen insanlara yezit gözüyle bakıyorlar.
Bu kadar mı ilerlemiş sizin oranın güzel insanları?
Az bile söyledim. Bildiğin gibi değil Can!
Olurda yolun düşerse Edep erkan arama sakın dostum.
5 kilo patates, iki kilo domates, üç beş biber birde birkaç ekmek verebilecek gücün varsa önündekilerini de elindekilerini de çok rahat elde edebilirisin, bizim burada yaşayan sorumsuzlardan.
Bir nefes daha alabilmek için çırpınan insan yok mudur sizin oralarda?
Olmaz mı: "Var olmasına varlar, ama ne hikmetse onlarda nefes almaktan da nefes vermekten de imtina edip ölecekleri günü bekler haldeler."
Mazlumun hakkını hıslayıp kendi evlatlarına servet olarak bırakanları mı seviyor ahali?
Baban nur içinde yatsın, aynen dediğin gibi gakgom!...
Sorun nedir?
Göçüp gitti buralardan bağbancılar.
Semerciler ölünce de meydan karakaçanlara kaldı.
Büyükler ahrete gitti gençleri de kaçıp kurtuldular.
Sermaye el değiştirip şehir kültür erezyonuna uğradı.
Haliyle şehirde şehrimizden olan insan kalmadı.
Sağa dönsek yabancı sola dönsek yabancı görüyoruz.
Desene BEKES kalmışız diye.
Bekes ve sahipsiz demek yasaklandı gakgom.
Onu diyenlere farklı söylemlerle farklı farklı damgalar vuruyor devenin önünde giden ziller!
İster yüz yaşa ister yüz elli, Ahırı ele kalacak bir servetin var.
Güvenme varına diyor aklı selim düşünenler, buda olmuyor.
Anlayacağın gakgom ne alimi takan var nede bilgi ve birikim sahibi olanları bizim burada.
Canın sıkıldı kafan bozuldu ise bir sebepten ötürü benim yaptığım gibi yap rahatlamaya bak.
Sen ne yapıyorsun?
Arabama atlayıp camları kapıyor avazım çıktığım kadar bağırıyorum duyulmasa da sesim!
Sonra kendi kendime konuşup mor sümbüllerin açacağı günü birde ölümün gelip beni alacağı günü bekleyerek geçiriyorum gidiyor zamanı gakgom!
Anama da kızıyorum babama da bazen.
Yanlış anlama, Allah onlara da tüm ölmüşlerimize de rahmet eylesin.
Eski adamlar gerçekten iyi insanlardılar.
Benim sıkıntım, onca şehir varken yaşanılabilir beni bu küçük şehirde doğurdukları ve ileri derecede büyük olan düşüncelerimi körelttikleri içindir!
Saygı ve sevgilerimle.
Umarım tez zamanda düzelir, düzeltecek birilerine fırsat verirlerde bu şehir hak ettiği yere erişir gakgom!