Bu haftaki yazı dizimde Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde açılan İletişim Müzesi’ndeki basının tarihi serüvenine sizleri davet ediyorum.
Müzeler bir toplumun kültürünü, yaşayış biçimini, ekonomik ve bilimsel faaliyetleri gibi unsurları saklı tutup bizlere sunan önemli yerlerdir. Müzeler ulusların ve insanlığın toplumsal hafızasıdır. Müzeler kültürel mirasın sürdürülebilirliği ve kültürel zenginliklerimizin korunması, gelecek nesillere aktarılması için son derece önemlidir. Müzeleri gezmek bize ne kazandırır? Müzeleri gezmek bir ülkenin ya da bir bölgenin tarihini ve kültürünü daha iyi anlamaya yardımcı olur. Ayrıca müzeleri gezmek sanatsal eserleri ve tarihi nesneleri görme imkânı sunar. Bu durumda kişinin sanatsal ve estetik duygularını geliştirmeye yardımcı olur. Müzelerin en önemli işlevi ise toplama, koruma, araştırma, sergileme olsa bile asıl temel amacı geçmiş ile gelecek arasında bir iletişim köprüsü kurmaktır. Anadolu coğrafyası tarihi çağlarda önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığından dolayı günümüze birçok tarihi eserler bizlere miras olarak kalmıştır.
Şehrimizde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Elazığ Belediyesi öncülüğünde Elazığ’ın müze şehri haline gelmesi için önemli çalışmalar yürütülüyor. Birkaç örnekle açıklayacak olursak; Harput Basın Müzesi ve Kahve Fincanı Müzesi gibi örneklendirebiliriz. Bu önemli adımların yanında akademisyen Recep Bağcı öncülüğünde ilimize kazandırılan Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesinde yer alan İletişim Müzesi olduğunu söyleyebilirim. Bu müzeyi diğer müzelerden farklı kılan birçok yanı bulunmaktadır. Bu farklardan birisi de İletişim Fakültesinde açılan ilk ve tek müze olmasıdır. Sergilenen eserlerin bazıları bağış yoluyla kazandırılmış olup ve birçoğu da akademisyen Recep Bağcı tarafından maddi olarak bizzat kendisi satın almıştır. Bu müzede sergilenen eserlerin kim tarafından bağışlanmış ve satın alınmış ise herkesin ismi eserin alt kısmında yazılı olarak yer almaktadır. Yani burada Recep Bağcı’nın müzede sergilenen o eserlerin altında bağışta bulunan herkesin ismini orada yaşatması da bir başkasının hakkına, emeğine ne kadar saygı duyduğunun ve etik bir davranış sergilediğinin resmi göstergesidir.
Sergilenen eserler arasında kısaca bahsedecek olursak; bu eserler tarihin serüvenine ışık tutan eserlerdir. Yeşil Çam filmlerinden de kullanılan sinema makinesi, kameralar, fotoğraf makinesi gibi Türk sinema tarihine iz bırakan makinelerdir. Ayrıca müzede eski tip baskı makineleri, eski tüplü televizyonlar, ilk çıkan radyolar, gramofon, kasetler ve ismini sayamadığım birçok değerli eser bu müzede sergileniyor. Türkiye’deki iletişim fakülteleri arasında açılan ilk ve tek iletişim müzesidir. Bu müzede sergilenen eserler arasında medya ve iletişime dair akla gelebilecek her türlü eser burada yer almaktadır.
Benim sizlere önerim müzeyi gezdikten sonra Recep Bağcı hocanın odasına uğrarsanız daha detaylı bir bilgi edinme şansını yakalamış olursunuz. Ayrıca eminim ki Recep hoca sizlere bir çay veya kahve ısmarlayacaktır. Bu ikramla keyifli bir sohbet eşliğinde zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız. Müsait olduğunuz bir zaman aileniz ve arkadaşlarınızla birlikte sizleri bu görsel şölene hep birlikte bir yolculuk yapmaya davet ediyorum. Yazımı sonlandırmadan önce yetkililere buradan bir öneride de bulunmak istiyorum. İletişim Fakültesi Müzesinin ismi bu kadar maddi ve manevi bir emek harcayan Recep Bağcı hocamızın isminin bu müzeye verilmesi anlamlı olacaktır diye düşünüyorum.
Bir sonraki yazı dizisinde görüşmek dileğiyle, mutlu, esen ve kalın sağlıcakla...