Merhaba değerli okurlarım, bu haftaki yazı dizimde klavye üzerinde kahramanlık yapıp sosyal medya mahkemesi kuranları kalemimden dökeceğimi söyleyecektim ki biranda aklıma geldi. Artık eskiden olduğu gibi günümüzde kâğıt ve kalem gibi bir derdimiz yok. Kalemlerin yerini klavyelerin aldığı aklıma gelince bende klavyemdeki tuşların bam teline dokunmaya başladım.
Gelişen çağımızda ve dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal medya platformlarında artık her birimizin bir hesabının bulunması zorunluluğu haline geldi. Sosyal medyanın hayatımızda aktif bir şekilde rol aldığını hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Çünkü büyük çoğunluğumuz uyanır uyanmaz hemen sosyal medya hesaplarını kontrol etmeye başlar. Birisiyle etkileşimde bulunmak isteyen bir birey ulaşmak istediği kişinin adını sosyal medya platformlarından aratarak hakkında bilgi sahibi olabiliyor. Bazı bireylerin yüz yüze görüşme imkânları olamayabiliyor. Sosyal medya sadece bireysel olarak değil, kurumlar, kuruluşlar ve tüm meslek dallarını da geniş bir alanda kapsıyor.
Yaptığımız paylaşımlarla hayatımızın en mutlu ve en hüzünlü anlarımızı paylaşma ve aktarma ihtiyacı hissediyoruz. Sosyal medya platformlarının hayatımızda bu kadar yaygın ve etkin bir şekilde kullanmamızın nedenlerinden birisi de hayatımızı kolaylaştırması ve keyifli bir hale getirmesidir belki de? Sağlamış olduğu kolaylıklarla birlikte bir içgüdüsel dürtü haline de dönüştürüp, sürekli insanların zamanlarını 7/24 orada geçirme hissi içerisinde olmasını sağlıyor.
Günlük yaşantımızdaki iletişimlerimizi ve işlerimize bir kolaylık sağlıyor. Çalışma hayatımızdaki işlerimize daha geniş bir pazar alanı sunma imkânı doğuruyor. Her şeyden en önemlisi anındalık olduğu için zamandan tasarruf sağlıyor ama sürekli hızlı bir tüketim de var. Peki, bu kadar saydığımız bu olumlu gelişmelerin sonucunda hiç mi olumsuz yönleri yok? Evet, sosyal medya platformları hayatımıza birçok alanda kolaylıklar ve avantajlar sağladığı kadar dezavantajlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Ulaşmak istediğimiz bilgilere ve haberlere anında bilgisayar, tablet veya akıllı telefonlarımızla anında Google amcaya bir dokunuşla ulaşabiliyoruz. Asıl sorun burada başlıyor. Bir dokunuşla ulaştığımız bu bilgiler veya haberler ne kadar doğru ve güvenilir olduğu büyük soru işaretleri haline dönüşmeye başladı. Bu bilgilerin doğruluğu ve kanıtlanabilirliği kim tarafından kesin bir dille onaylandı. Bu haberleri okurken bunların doğruluk payını hiç düşünüp sorgulayabildik mi acaba bugüne kadar. Sorgulayabildiysek de hangi ölçüde bunların doğruluk paylarının olduğunu sorgulayabildik? Sosyal medya platformlarındaki bu haberleri tıpkı buharı üstünde bir sıcak yemek gibi soğutmadan direkt alıp tüketiyoruz. Sıcak bir yemeği de üflenmeden yediğimizde ise ağız yakacağı da aşikâr. Sıcağı sıcağına tükettiğimiz bu bilgilerin veya haberlerin hukuki boyutlarının bizlere ne gibi sonuçlar doğuracağını da çok iyi biliyor olmamız gerekiyor.
Klavye kahramanlarının face (feyk) hesaplar açarak veya kendi gerçek profillerini gizleyerek sosyal medya mecraları üzerinden birbirlerine karşı atıp tuttuğu bu asıllı veya asılsız iddiaların bir hukuki boyutunun olduğunu buradan hatırlatmak isterim. Meydanı boş bulan gizlendiği sanal maskesinin altında kılıcını sallıyor. Herkes kendi sanal aleminde klavye üzerinde bir sosyal medya mahkemesi kurmuş birbirlerini yargılayıp, adalet dağıtıyorlar. Kim haklı kim haksız belli değil. Zaten hiç kimsede ayranım ekşidir demez. Şunu da unutmamak gerekir ki herkes kendi ölçeğinde haklıdır. Dedikten sonra cümlelerimi sonlandırmadan önce de şu sözü hatırlatmadan geçemeyeceğim. “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu.” Bu sözü günümüze uyarlayacak olursam "klavye icat oldu mertlik bozuldu" diyebilirim.
Bir sonraki yazı dizisinde görüşmek dileğiyle, mutlu, esen ve kalın sağlıcakla...