Yaşamın kader ile kenetli ve paralel bağını bilimin bize tuttuğu ışık ile anlayabiliriz. Hayat denilen gerçekliğe bir anda gözlerimizi açarız.
Bir bebek olarak dünyaya geliriz. Sonrasındaysa ise ‘’hayal meyal’’ hatırladıklarımız ile bir hafızamız oluşur ve artık bazı şeylerin farkına varırız.
Etrafımızda bizim dışımızda canlılar, nesneler, sesler gibi birçok gerçek ile karşılaşırız. Peki ya insanın her şeyi yapacağı belli ise? Bilim, bugün bunu çok güçlü deneyler ile ortaya koymaktadır. Kaderi düşündüğümüz herhangi bir anda ‘’bu benim seçimim’’ diyerek yaptığımız eylemin de kaderimizde olduğunu biliyor muyuz? Çocukken bize alınan ilk oyuncağı fabrikada üreten işçilerden, ileriki yaşlarda hastalandığımızda içeceğimiz ilaçlardaki kimyasal maddelerin hassas ölçülerine kadar her şey kaderimizdedir.
Düşüncelerimizin kaynağı olarak beyni gösteririz. Ancak sıfırdan daha önce hiç düşünmediğimiz bir şeyin aklımıza gelmesi oldukça metafizik bir durumdur. Çünkü insan yalnızca bilgisi kadar düşünce ve birikim ile vardır. Buna en güzel örnek olarak 2 boyutlu bir ekrandaki bir adamı ve önünde aşması gereken engel olan duvarı düşünelim. İkinci boyuta göre bu duvarı aşması için zıplaması gerekir. Ancak 3 boyutlu bir görüntüde yaşayan insan bu 2 boyutlu ortama girdiğinde duvarı aşması için yapacağı ilk şey duvarın etrafından dolaşıp arkasına ulaşmasıdır.
Kısaca özetleyecek olursak ikinci boyutta yaşayan bir canlı asla üçüncü boyuttaki bilgiye sahip olamaz. Yalnızca 3 boyutlu ortamda yaşayan insan bu ikinci boyutu görebilir, gözlemleyebilir ve müdahil olabilir. Kader ve düşünce de tıpkı böyledir. Bilgimiz kadar her şeyi biliyoruz. Bir Kur’an ayetinde: ’’…(Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun (Allah’ın) ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar.’’ (Bakara Suresi,255) ifadesiyle Yüce Rabbimizin dışında hiçbir şeye tabii olmadığımız çok açıkça bizlere anlatılmıştır.
Özgür irade ile yaptığımızı düşündüğümüz hiçbir şey yoktur ki zaten kaderimizde biz daha doğmadan evvel belli olmasın.’’…Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.’’ (Yunus Suresi,61) ayeti ile kaderin gerçekliğine bugün daha bilim insanlarının yeni yeni kanıtladığı bir gerçeği, Kur’an-ı Kerim’de Allah bizlere 1400 yıl öncesinden ayetleriyle açıklamıştır. Nöro-bilimciler ‘’seçim’’ hissinin, bizim hareketlerimizin etkisinin olmadığı, yalnızca biyokimyasal anlamda ‘’sonraki bir düşünce’’ olduğunu açıklarlar. Londra Koleji Üniversitesi’nde araştırmalar yapan sinir bilimci Patrick Haggard özgür iradeyi şöyle anlatıyor: "Ne zaman oluştuğunu ve ne yapmak üzere verilmiş bir karar olduğunu bile bilmiyorsam, o istek hakkında nasıl 'benim' diyebilirim ki?"[1] Bu ifade de çok net açıkları ki: Kader, yaşadığımız ve kontrolümüzün olmadığı bir gerçektir.
KAYNAKÇA:
1-(Smith, Kerri (2011), "Neuroscience vs philosophy: Taking aim at free will", Nature, 477 (7362): 23–5)