Teoride insanlara barışı ve refahı vaat edip yerine korkuyu ve katliamı getiren ideoloji;Komünizm.
Komünizm, 19.yüzyılda Avrupalı iki filozof Karl Marx ve Friedrich Hegel tarafından maddecilik de denilen Materyalizm ile sunulmuştu. O dönemde Avrupa’da hemen hemen tüm düşünürler insanların başta din olmak üzere bütün değerlerini hiçe sayarak bunları ortadan kaldırmak istiyorlardı. Marx ve Hegel, Materyalizm’den çok da farklı olmayarak doğanın esas yasasının her zaman birbiri ile bir uyumsuzluk yani çatışma halinde olduğunu ifade eden Diyalektik Materyalizm’i kabul ettiler. Bu iki filozof Diyalektik Materyalizm ile insanın içinde bulunduğu dünyadaki her sistem ile çatışma yaşayarak ancak var olabildiğini ve olabileceğini savunuyordu. Bu korkunç düşüncelerine bir de insanın doğa ile çatışma yaşadığını varsayımlarla iddia eden Charles Darwin’i de dahil ettiklerinde artık bu ideoloji, hayalini kurdukları devrimin habercisiydi.
19.yüzyılın sonlarında Fransa-Prusya Savaşı ile Marksistler bu kargaşayı fırsat bilip Paris’te dehşet salmaya başladılar. Bu savaş esnasında kiliseler ve hükümet binaları yıkılıyor ve Paris metruk bir kent haline geliyordu. Ta ki askerî ordu şehre girip asayişi sağlayana dek. İlk Komünizm denemesi olmasına rağmen on binlerce insanın canına mal olan bu kanlı yıkım marksistleri durdurmayacak onları daha da cesaretlendirecekti. 1. Dünya Savaşı’na kadar Komünizm, işçi sınıfı başta olmak üzere çoğu düşünür tarafından benimsenen bir hale gelmişti. Savaşın patlak vermesi ile Vladimir Lenin önderliğinde Bolşevikler kanlı bir devrimin adımlarını atmış ve Çarlık Rusya’yı gözler önünde yıkmışlardı. Devrimci askerler tarafından tutuklanan dönemin Çarı II. Nikola da artık devrimci komünistler için bir engel teşkil etmiyordu. Aralarında Bolşeviklerin de bulunduğu yeni meclis kurulduğu sırada Lenin sürgündeydi ve Bolşeviklerin yeni yönetime destek vermemelerini söyleyerek Ekim Devrimi de denilen hareketi başlatacaktı. Ve Rusya çok uzun bir süre kana bulanacaktı. Rejim karşıtları, Anti-Komünist hareketlenmeler olsa da Lenin askerlerine karşı çıkan herkesi idam etmelerini emrediyordu. Ünlü yazar Maksim Gorki Bolşeviklerin dönemindeki vahşetin boyutunu şu sözlerle anlatmıştı: ’’Tambov’da komünistler tutsaklarını sol el ve sol ayaklarından toprağın bir metre yukarısındaki ağaçlara demiryolu çivileriyle mıhlıyordu. Sonra da bu insanların acı çekmesini zevkle izliyorlardı. Bir esirin midesini açıp küçük bağırsağını alıyorlar ve bir ağaca çiviliyorlardı. Ardından bağırsağın çözülmesini izliyorlardı. Yakaladıkları görevlileri soyup omuzlarından itibaren derilerini yüzüyorlardı.’’[1] İçlerinde kadınların, çocukların ve yaşlıların da bulunduğu milyonlarca sivil halkı katlediyorlardı. Üstelik onlardan aldıkları yüksek ve tavizsiz tarım cezaları ile köylülerin hem mahsullerine hem de tohumlarına ele koyuyorlardı. Çetin geçen Rus kışlarında 5 milyon masum sivil insan kıtlık ve açlık yüzünden bu sebep ile acı içinde can verdi…
Bu örneğini verdiğim Vladimir Lenin rejimindeki Komünizm daha da şiddetlenecek ve Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu Komünizm ile yönetilecek, Çin’de Mao Zedong kan dökecek, Küba’da Fidel Castro terör estirecek, Che Guevara ise gerilla hareketlenmeleri ile korku salacak , dünyanın dört bir yanında Komünizm endişesi ve korkusu yaşanacaktı. Ve daha birçok insan azmanı çıkarak dünyanın dört bir yanında çatışma düşüncesiyle iç savaşlara, toplumsal olaylara, terör eylemlerine sebep olacaktı. Sadece Vladimir Lenin’in Leninizm hareketi yani kısaca Bolşevikler dönemi adı altında anlattığım Komünizm, ideolojinin hayata geçtiği ilk topluluktur. Ve bunun gibi komünist, materyalist topluluklar kendinden bir önceki yapılanmadan daha da dehşet salan acımasız bir hale bürünmüşlerdir. Korku, dehşet ve çatışma temelli olan Komünizm ve Materyalizm’in insalığa yaşattıkları, benim sadece bu yazımda giriş kısmından yüzeysel olarak bahsettiğim kadarıyladır. Böylesine ahlaktan yoksun olmayı düşleyen, dini ve Allah’ı hiçe sayarak huzurlu yaşamı vaat eden ideolojilerin yalnızca korku ve dehşet getirdiğini tarih bize hep göstermiştir. Tam da bu konuya işaret eden bir Kur’an ayetinde: ’’İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.’’ (Rum Suresi,41) Buyrulmaktadır.
Kaynakça:
1- Orlando Figes (A People’s Tragedy, 1997 Penguin Books, s.775)