Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Ülkemizin Modern Sporlarla Tanışmasi

Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Batı ülkelerinde (İngiltere, Fransa gibi), insanların bir araya gelerek modern anlamda spor kulübü veya dernek kurmaları 17. yüzyılda başlamıştır. 

Ülkemizde ise modern anlamda spor faaliyetleri 19. yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. 

17. yüzyıldan itibaren birçok yabancı insan, ticaret nedeniyle İzmir’e gelerek yerleşmişlerdi. Bu insanlar, günümüzde Alsancak’ta “Frenk Mahallesi” olarak ifade edilen bölgede yaşam sürmüşlerse de 19. yüzyıldan itibaren Buca, Bornova ve Gaziemir’e taşınmışlardı. 

Levanten adı verilen bu Avrupalı insanların içerisinde İngilizlerin ayrı bir önemi vardı. İngilizler ticaretin yanında spor faaliyetleri başta olmak üzere birçok sosyal aktivitelerle şehrin hayatına canlılık katmıştı. Bu dönemde ülkemizde ilk defa atletizm, at yarışları, bisiklet yarışları, cimnastik, golf ve futbol gibi spor faaliyetleri yapılıyordu. 

Dolayısıyla ülkemizin modern sporlarla tanışması İzmir’de olmuştur. 

Bu döneme kadar spor faaliyetleri geleneksel sporlar ekseninde “spor tekkeleri” vasıtasıyla yapılmaktaydı. 

Akademisyen ve yazar Kurthan Fişek (2003), ülkemizde bu döneme kadar sporun kurumsallaşması ve yapılandırılmasını şu şekilde açıklamaktadır: “Kökenleri bakımından en eski, çağdaş benzerleri bakımından “kulüp” olgusundan daha yakın, ama “toplumsal güvenlik” boyutu içerdiği için ondan daha kapsamlı olan ilk yapı kısaca “spor tekkesi” diye anacağımız örgüttür. Çeşitli araştırmalardan, bu örgütlerin son tahlilde birer “güreş tekkesi” olduklarını, Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılma döneminde her alınan yeni yere böyle bir tekkenin kurularak yörenin güçlü gençlerinin pehlivan olarak yetiştirilmek için bir araya getirildiklerini, imparatorluğun her şehir ve kasabasında sporu teşvik için böyle tekkeler kurulduğunu, güreş tekkelerinin yanı başında ya da bünyesi içerisinde öteki sporların da yapıldığı örgüt ve spor tekkelerinin bulunduğunu biliyoruz”.

1868 yılından sonra Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi)’ye Fransa’dan getirilen beden eğitimi öğretmeni Mösyö Curel, ilk defa cimnastik dersini okul programına koydu. 

Böylece Curel modern sporları eğitim kurumlarına yerleştiren kişi oldu. Okuldaki geniş bir mekanı cimnastikhane haline getirdi ve burayı Fransa’dan getirdiği cimnastik aletleriyle donattı. Öğrenciler artık okulda aletli ve aletsiz bir şekilde cimnastik sporuyla ilgilenmeye başladı.

Cimnastik ve eskrim dersleri 1869 yılında Rüştiye’lere, 1970 yılında Mekteb-i Tıbbiye’ye, 1877 yılında ise İdadi’lere “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” kapsamında konuldu.

Cimnastiğin eğitim kurumlarının dışında da yaygınlaşması amacıyla özel spor salonlarına benzer cimnastikhane ve salonlar açıldı. Bu cimnastikhanelerden birisi 1880 yılında Maarif Nazırı Müfit Paşanın desteğiyle Beyoğlu’nda Hacapoğlu Pasajı’nda Mektebi Sultani’de görev yapan Stangali tarafından açılmıştır.

Modern anlamda ülkemizde ilk kulüp ise 1872 yılında “su sporları kulübü” olarak kurulmuştur. Adı “The Imperid Yatching and Boating Club” olan bu kulübün ilk başkanı emekli İngiliz Amiral Hobart Paşa’dır (1867 yılında deniz kuvvetlerinin başına getirilen Amiral (d.1822-ö.1886). İlk kulüpler yabancılar tarafından kurulduğu için bu spor kulüplerinde de sadece yabancılar görev almışlardır. 

Dönemin koşullarından dolayı Türk gençleri Kadıköy’de yabancı bir isimle (Black Stocking Football Club / Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) kurmuşlardı. Ancak bu kulüp çok uzun süreli olmamış, oyuncular ilk futbol müsabakasında baskına uğramış ve yakalananlar cezalandırılmıştı. Bu kulüp modern anlamda Türklerin kurduğu ilk spor kulübü olarak tarihe geçmiştir.  

Bu dönemi Türk sporuna önemli katkılar sağlamış olan Cem Atabeyoğlu (1985), şu cümlelerle ifade etmektedir: “Günün padişahının (2. Abdülhamid) gençlerin bir araya gelmeleri karşısında aşırı titizlik göstermesi ve gençlerin toplu olarak girişecekleri her hareketin şahsına ve saltanatına karşı bir saldırı anlamı taşıyacağı vehmi içinde olması gençlerin kulüp kurmalarına da, spor yapmalarına da en büyük engel teşkil etmekteydi. İstanbul’un dört yanına dağılmış olan hafiyelerin göz hapsi altında bulunan gençlerin toplu halde en ufak hareketlerine dahi müsamaha gösterilmediği bir ortamda, Türk gençlerinin kulüp kurup takımlar çıkarmak suretiyle spor yapabilmeleri elbette ki imkansızdı”.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nde modern anlamda sporun gelişini 1850’li yıllardan sonra yabancılar sağlamıştır. Türklerin sporla tanışması ve kurumsallaşmaya katkısı ise 1900’lü yıllardan itibaren olmuştur (1903-Beşiktaş, 1905-Galatasaray, 1907-Fenerbahçe gibi). 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra Cemiyetler Kanunu’yla birlikte Türkler tarafından kurulan spor kulüplerinin sayısında artış gözlenmiş ve Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ)’nin kurulmasına kadar devam etmiştir. 

Görüşmek dileğiyle….
 

Yazarın Diğer Yazıları