Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

İdmancılar Şeyhi: Ali Faik Bey (Üstünidman)

Doç. Dr. Y. Emre Karakaya

Spor tarihimizde ilk Türk Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni olarak bilinen Ali Faik Bey, 1859 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası İstanbul bürokrasisinin önemli bir ailesine mensup Maliye Nezareti Düyunu Umumiye muhasebeciliğinden mütekait Mesud Bey’dir. Annesi ise Lalidur Hanım’dır.  

Büyük babası Maliye Nezareti’nde Emekliler Maaş Şubesi Müdürü Ahmet Efendi, büyük dedesi ise II. Mahmud’un Istabl-ı Amire Başkâtibi İbrahim Ethem Efendi’dir.

12 yaşındayken ailesi Mektebi Sultani’ye (Galatasaray Lisesi/Sultanisi) kaydını yaptırmıştı. Bu okulda bulunduğu süreçte Curel, Moiraux, Martinetti ve Stangali isimli yabancı öğretmenlerden jimnastik dersleri almıştı. Özellikle Fransız beden eğitimi öğretmeni Moiroux’un teşvikiyle jimnastiğe başlamıştı.

Galatasaray Sultanisi son sınıftayken jimnastik öğretmeninin uhdesinde üç ay öğretmenlik vazifesi görerek okul yönetiminin de takdirini kazanmıştı. 1879 yılında bu liseyi bitirdikten sonra da aynı okulda beden eğitimi ve spor öğretmeni olarak göreve başlamıştı.

Ali Faik Bey, kendisiyle yapılan bir röportajda mezuniyeti ve öğretmenliğe başlamasıyla ilgili şu ifadeleri kullanmıştır: “Mektebe, Alman sefaretinden bir ecnebi heyet geldi. Beni imtihana çektiler ve diploma verdiler. Orada, Berlin Darülmualliminde dahi hocalık edebilecek iktidarda olduğum yazılıyor ve tasdik ediliyordu”.

O dönemde Galatasaray Sultanisi’nde okul müfredatlarında yer alan beden eğitimi ve spor dersleri jimnastikle özdeşleşmişti. Özellikle Johan Amaros Cimnastiği ön plandaydı. Bu jimnastik türünün ilk çıktığı yer Fransa’ydı. Mekteb’i Sultani’de ilk öğretmenlerin Fransız olması ve bu öğretmenlerin yetiştirdiği Ali Faik Bey’inde aynı ekolü taşıması, bu jimnastik türünün burada kalıcı olmasını sağlamıştı.

Ali Faik Bey, Galatasaray Sultani’nde beden eğitimi ve spor öğretmenliğiyle yetinmeyip, bunun yanı sıra 1890 yılında avdetinde Beyoğlu’nda açmış olduğu sıhhi, tıbbi ve tatbiki jimnastikhanesinde çalıştırdığı birçok genç olmuştu.

Selim Sırrı Bey (Tarcan), Rıza Tevfik Bey (Bölükbaşı), Ali Sami Bey (Yen), Vildan Aşır Bey (Savaşır) gibi önemli sporcuları sıralamak mümkündür.

Ayrıca, dönemin önemli pehlivanlarından Kara Ahmet’in dünya şampiyonluğu da Ali Faik Bey’in kendisine gösterdiği idmanlar sayesindeydi. Yine, yetiştirdiği gençler arasında 1906 Atina Ara Olimpiyatı’nda şampiyon olan Alibrandi Kardeşler ve 1908 Londra Olimpiyatları’na katılan Aleko Mullos’ta vardır.

Ali Faik Bey’in hokey sporunu Mekteb-i Sultani’ye getirdiği ve okula tenis kortları yaptırdığı da yine birçok kaynakta belirtilmektedir.

Osmanlı Devleti’nde ilk jimnastik bayramı Ali Faik Bey tarafından tertip edilmiş ve belirli dönemlerde devam ettirilmişti. Padişah tarafından okullara verilen bir ziyafet vesilesiyle Tophane-i Âmire, Mızıka Muallimi merhum Tacettin’in de himmet ve yardımıyla Kâğıthane’de yapılan bir toplantıda Mekteb-i Sultani öğrencileri toplu bir halde jimnastik, paralel, barfiks ve gülle hareketleri yapmışlar ve bu gösteriler halk tarafından da ilgiyle izlenmişti.

Almanca ve Fransızca’yı ileri düzeyde bilmekteydi. Bu dil hakimiyeti Galatasaray Sultanisi’nde Fransızca olarak verdiği jimnastik derslerinde de anlaşılmaktadır.

1899 ve 1903 yılında Maliye Nezareti tarafından oluşturulan heyetlerde tercüman olarak Viyana ve Paris’e gitmişti. Bu fırsattan istifade ederek jimnastikle ilgili gelişmeler hakkında buralarda bilgiler toplamıştı. Berlin, Leipzig, Paris ve Viyana’da beden terbiyesi hareketlerini yakından tetkike imkân bulmuştu.

Ali Faik hoca sporla ilgili 6 kitap yazmıştı, ancak bunlardan iki tanesini yayınlatabilmişti (Jimnastik Yahut Riyazeti Bedeniye ve Jimnastik Mecmua-i Eşkâli). Basılmamış eserleri ise şu şekildedir: Amud-i Fikari’nin Su-i Teşekkülatı”, “Ecdadımız”, “Jimnastik Tarihi” ve “Jimnastik İlminde Tahariri-i Hakikat”

 “Jimnastik Yahut Riyazeti Bedeniye” isimli kitabı batılı anlamda ilk kitabı olup, 1891 yılında yayınlanmıştı.

Servet-i Fünun dergisinin çıkmasıyla birlikte bu dergide yazılarda yayınlamıştı. Ayrıca o dönemin ilk spor dergilerinden olan İdman dergisine de jimnastikle ilgili makaleler yazmıştı. “Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi” isimli makalesi 1913 yılında bu dergide 2 sayı halinde yayınlanmıştı.

Paris’te haftada bir yayınlanan “Stand Spor Dergisi’nin” İstanbul muhabirliğini yapmış, bu dergiye haber ve yazılar da göndermişti. Bunun yanı sıra Hakkı Tarık Us (1943 yılı), Ali Faik Hoca’nın İsviçre’de yayınlanan spor gazeteleri için de İstanbul muhabirliği yaptığını da ifade etmektedir.

44 yıllık beden eğitimi ve spor öğretmenliği sonunda, 1924 yılında emekliliğe ayrılan Ali Faik Hoca, 1925 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) tarafından kendisine “Türkiye İdmancılar Şeyhi / Şeyhül İdman” ünvanı verildi.

1926 yılında Maarif Vekâleti tarafından kendisine “Fahri Öğretmen” ünvanı verilerek, Maarif Nişanı’yla ödüllendirildi.

1932 yılında kendisiyle yapılan röportajda çocukluğu için şu cümleleri ifade etmiştir: “Çocukluğumda gayet nahifilmizaç idim ve çelimsizdim. Çocukluk âlemi malum… Oyunlarda arkadaşlarımın birine galebe çalamazdım; kimse ile başa çıkamazdım. Bunun üzerine jimnastiğe merak ettim. Tatilde, evimde bir barfiks, trapez, halkalar kurdum; başladım meşgul olmaya, dört beş sene geçti geçmedi. Vücutça tamamıyla değiştim. Akranlarımın hepsinden kuvvetli oldum.”

Selim Sırrı Tarcan Ali Faik Hoca hakkında 1941 yılında ki “Spor Aşıkı Faik Hoca Kimdir?” adlı röportajında, şu görüşlerini dile getirmişti: “……..…Hocanın vücudu gibi ahlakı da mükemmeldi. Bizim devrin Galatasaraylı gençleri, onun küvet hünerlerini, biribirimizden Zaloğlu Rüstem masalları gibi şaşa, şaşa dinlerdik…..”. ……..Benim çocukluğumda kafama nakşolan hayali, eski yunan heykeltıraşlarına örnek olacak bir sıhhat, kuvvet ve tenasüp timsali idi. Faik Hoca geniş omuzları, biçimli endamı, uzunca boyu, daima mütebessim sevimli yüzü, canlı bakışları, heyecanlı sesiyle hilkatin fevkalade lütfuna uğramış bir insandı. Faik Bey’in oldukça gösterişli ve güçlü bir bedene sahip olmasının temelinde ateşli bir aletli jimnastik taraftarı olması ve belirli kasların geliştirilmesine aşırı derecede önem vermesi etkili olmuştur. Faik Bey’in aletli jimnastik konusuna düşkün olduğu, hatta bu konunun, onun can damarlarından birisi olduğunu söylememiz mümkündür………”.

Hocaların hocası Ali Faik Hoca, 1930 yılından sonra sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldı ve iki gözü görmez olmuştu. 2 Aralık 1942 tarihinde 83 yaşında Kadıköy’de vefat etti ve Karacaahmet Aile Kabristanlığına defnedildi. Ruhu şad olsun.

Görüşmek dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları