Tüm kamu kurumlarında olduğu gibi yüksek öğretim kurumlarında da rektörler seçimle değil de atama yoluyla yapılıyor.
Üniversitelerin kendi rektörünü seçme dönemleri geride kaldı.
Seçilen rektörde atanacak anlamına gelmiyordu. YÖK istediği isimi atayıp cumhurbaşkanı onayına sunuyordu. Değişen bir şey yok yani, yök o zahmetten kurtarıldı bir bakıma.
Üniversiteler bilimin ve düşüncenin üretildiği yerlerdir. Ülkelerin geleceğini belirleyen kurumların başında gelmektedir. Gelişmiş ülkelere bakıldığında gelişimde ve ilerlemede üniversitelerin nasıl bir rol oynadıklarını görmekteyiz.
Fikri hür vicdanı hür olan bilim insanları ancak bilim üretebilir. Bilim insanları bulundukları ülkeyi değil sınırları aşan yani evrensel nitelikli özelliklere sahiptir yaptıkları iş açısından. Oxford üniversitesi pandemi aşısını sadece İngiltere için üretmeye çalışmıyor mesela.
Rektörler de bilimin üretildiği yerlerin başındaki kişilerdir. Yani bilim insanı kimlikleri de olmalıdır. Bilimsel nitelikten uzak kişilerin bu göreve getirilmesi ne derece doğrudur.
Atanacak rektörde aranan nitelikler arasında bilimsel çalışmalar, literatüre ne kadar katkı yaptığı, bilimsel olarak nasıl bir yönteme sahip olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Açıkcası itaatin değil liyakatin esas alınması gerekir. Siyaset kurumundan uzak ve bağımsız kişilerin bu göreve getirilmesi gerekir. Atama yaparak değil. Oluşturulacak olan bir bilim kurumu tarafından değerlendirilip seçilmeli.
Dünyada markalaşmış üniversiteler de işler böyle yürüyor.
Kalın sağlıcakla...