Son günlerdeki gelişmeler, ülke açısından endişe verici boyutlarda.
Virüse bağlı oluşan psikolojik ve ekonomik tahribatın yanında, siyasi iktidarın sürece ilişkin sürdürdüğü tutum; muhalefet ile farklı toplumsal kesimlerle toplumsal uzlaşmadan ne kadar uzak olduğumuzu gözler önüne serdi.
Şöyle ki: İktidar partisinin sadece kendi partisine mensup belediye başkanlarıyla virüsle mücadele kapsamında yaptığı toplantı, buna karşın muhalefet partisine ait belediye başkanlarının başlattığı bağış kampanyalarının, devlet içinde devlet olmaz, denilerek iptal edilmesi, toplanan yardımlara el konulması, belediyelere ait aş evlerinin kapatılması ve son olarak otuz büyük şehir'e plansız programsız bir şekilde getirilen yasak ve bu yasağın toplumda oluşturduğu kaos, ayrıca yerel yönetimlerin yasağa ilişkin bilgilendirilmemesi; Bütün bunları bir araya getirdiğimizde karşımıza çıkan özetle: Artan toplumsal kutuplaşma, gittikçe otoriterleşen siyaset anlayışı..
Gelinen nokta ülke açısından karamsar bir tabloyu önümüze koymaktadır.
Ekonomi dahil herşeyin siyasete endeksli olduğu Türkiye de siyasetin toplumsal faydadan uzak bir mesafede yer aldığını, devlet ile toplum arasındaki makasın giderek açıldığını maske temini konusunda oluşan belirsizlik ve yetersizlik ve bunun yanında meclise getirilen af yasasında görmek mümkün. Gittikçe artan endişenin, oluşan güvensizliğin ve kriz yönetimi konusundaki yetersizliğin bedeli yine topluma kesileceği kesin. Zor günler bizi bekliyor. Uzun ve dar bir koridordan geçiyoruz.