Vehbi Coşkun

Elazığ'da Patlamalar

Vehbi Coşkun

2010 Yılı’ydı…

Elazığ’ın batısında yer alan merkeze bağlı Sarıçubuk Köyü yakınlarındaki taş ocağı işletmesi hakkında televizyonumuza yoğun şekilde şikâyetler geliyordu.

Sarıçubuk mevkîndeki taş ocağında meydana gelen şiddetli patlamaların Hilâlkent ile Abdullahpaşa Mahalleleri’nin batı bölümünü etkilediği, halkın endişe ve tedirginliğine sebep olduğu belirtiliyordu. Hazırladığım ekiple bölgeye gittik.

Jandarma tarafından korunan taş ocağına girip çekim yapmak mümkün olmadığı için, o dönemde faaliyette olan Misland eğlence ve yaşam merkezinin arka surları üzerinden taş ocağının genel bir görüntüsünü aldık.

Misland AVM’deki esnaflarla yaptığımız röportajlarda, patlama ve sarsıntıların ardından Misland’a düşen taş parçalarından örnekler göstererek, çevre bir yana insanların can güvenliğinin bile tehlikede olduğunu anlatanlar olmuştu.

Hilâlkent ile Abdullahpaşa Mahalleleri’nin muhtarları ve çevre sâkinleri de şikâyetlerini dile getirirlerken, özellikle patlama ve sarsıntılardan korkan çocuklar ile aileleri örnek vermişlerdi.

O gün için kısa bir süre önce meydana gelmiş olan 2010 Okçular Depremi’ne atıfta bulunarak hazırladığımız fragmanı; “Bu deprem, doğal olmayan bir deprem!” vurgusuyla sunmuştuk kamuoyuna…

Haber dosyası olarak ekranlara taşıdığımız konuda, sorunun çözümlenmesi için Sarıçubuk’ta yasal olarak çalıştırılan taş ocağında kullanılan patlayıcıların yine yasa icâbı belirli şiddet ölçütlerini aşmaması gerektiği ifâde edildi ama, söz konusu taş ocağının işletme süresi sona erinceye kadar patlamalar ve ardından sarsıntılar kesilmeden sürdü gitti?..

                                        *   *   *

Aradan yıllar geçti…

Sarıçubuk mevkîndeki taş ocağı kapandı ama, Elazığ’da patlamalar ve doğal olmayan sarsıntılar devam etti / ediyor hâlâ?

Baktım arşivime; 22 Eylül 2020 Tarihi’nde sosyal medyada, patlama ve sarsıntıların ardından gökyüzüne yükselen toz bulutlarını tespit ettiğim kendime ait fotoğraflarla yaptığım bir paylaşım, vatandaşların yoğun ilgisine mazhar olmuş!..

Dile getirilen şikâyetler ve yorumlar, insanların çevreye zarar veren bu soruna dikkâtlerinin çekilmesine ve kamuoyu oluşturulması suretiyle çözümü için katkıda bulunulmasına vesile olacak türden…

Söz konusu paylaşımımdaki ifâdelerim ise aynen şöyle; “Elazığ’da doğal olmayan sarsıntılar sürüyor!.. Geçmişte Sarıçubuk’ta meydana gelen patlama ve sarsıntılar, şimdi Elazığ’ın güneybatısında Meryem Dağı’nda yaşanıyor.

Patlamalarla birlikte yükselen toz bulutlarının ardından oluşan sarsıntılar dolayısıyla korkuya kapılan çevre halkı, 24 Ocak Depremi’nin travmasını yaşamaya devam ediyor âdeta.

Patlamaların şiddeti denetleme ölçütlerine uygun mu dersiniz?..”

                                        *   *   *

Evet, bu paylaşımımla dikkât çektiğim husus, Sarıçubuk’ta başlayan, Meryem Dağı’nda devam eden ve vatandaşların yorumlarından da anlaşılacağı gibi Elazığ’ın birçok yöresinde zuhur edip de önlenemeyen aynı çevre sorunu!..

Geçmişte Sarıçubuk mevkîndeki taş ocağında meydana gelen şiddetli patlamalar, nasıl Hilâlkent ile Abdullahpaşa Mahalleleri’nin batı bölümünü etkileyip, halkın endişe ve tedirginliğine sebep oldu ise, o gün için Meryem Dağı’ndaki taş ocağında meydana gelen şiddetli patlamalar da, hem Abdullahpaşa, hem de şehrin güney kısmını etkilemiş, özellikle Yadigâr bahçeleri ile Yemişlik yörelerindeki vatandaşların yoğun şikâyetlerine yol açmıştı!

Paylaşımıma yorumlarıyla katkıda bulunan vatandaşlar, bununla kalmayıp, farklı bölgelerden çeşitli örnekler de veriyor; “Hele bir de Pekinik Güneyçayır’da bulunan taş ocağındaki patlamaları duysanız” diye, “daha beteri var dercesine” olumsuzluklara dikkât çekiyorlardı!..

                                        *   *   *

Şimdi günümüzde gelinen son noktaya baktığımızda; imara açılan Meryem Dağı’nda binalar “mantar” misâli yükselirken, geçmişte bölgede bulunan taş ocağından yükselen patlama seslerine şükrettirecek şiddetteki patlamalar ve sebep olduğu sarsıntılarla gökyüzüne yükselen toz bulutu ve dumanlar, Elazığ’ın büyük bölümünü etkiliyor ve depremzede halkımızı tedirgin etmeye devam ediyor?

Yasal olarak işletilen taş ocaklarında kullanılan patlayıcıların yine yasa gereği uymak zorunda oldukları ölçütleri var elbette!

Bahsettiğimiz işletmelerde uygun ölçütlere uyulsa, çevre zarar görmez ve sarsıntılar deprem etkisi meydana getirmez tabii?

Ancak, falanca siyâsîye yakın diye taş ocağı işletmesinde veya TOKİ yapıyor diye inşaat alanında, çevre koruma yasalarına riâyet edilmezse, buraların kurallara uygun olup olmadığı denetlenmez ise vatandaşı rahatsız edecek, halkta panik ve korkuya yol açacak her türlü olumsuzluk yaşanmaya devâm eder / edecek?

                                        *   *   *

Söz gelimi yine Elazığ’dan Zafran’dan somut bir örnek verecek olursak, vatandaş yorumunda aynen kendi ifâdeleriyle; “Sayın hocam, öyle bir ölçüt birimi varsa, yapılanlar ve patlamalar kesinlikle uygun değildir.

Ama, TOKİ direkt en tepeye bağlı olduğu için kimsenin itiraz hakkı yok.

Normâl kooperatif veya müteahhit yapıyorsa, bir temel açmak için aylarca kırıcılar çalışıyor, çünkü dinamit patlatması yasak!

Ama, TOKİ’ye gelince dinamit serbest?

Kırıcının bir ayda yapacağı işi dinamit beş on saniyede yapıyor tabii!

Biz, bu yıl Zafran TOKİ’de çok defa karşılaştık bu uygulamalarla…” diye olan biteni tüm çıplaklığıyla anlatıyor işte?
​​​​​​​
                                        *   *   *

Çevreyi koruması ve ihlâlleri denetlemesi gerekenler, vatandaşın duyduğu patlama sesini duymuyor, sarsıntıları hissetmiyor, yükselen toz bulutlarıyla birlikte olan biteni fark etmiyor, görmüyorlar mı dersiniz?

Elazığ’da patlamalar ve sarsıntılar sürüyor / sürecek?..

Yazık!
​​​​​​​
Sâdece Elazığ’da değil, Türkiye’deki en büyük sorun denetimsizlik bence!

Yazarın Diğer Yazıları