Vehbi Coşkun

Elazığ Normalleşir mi?

Vehbi Coşkun

Hatırlar mısınız?
Geçen sene bu günlerde 24 Ocak Depremi’nin olumsuz etkileriyle uğraşıyordu Elazığ…
Öte yandan dünyada hızla yayılan, ancak henüz çok yabancı olduğumuz; Pandemi, COVID-19, Koronavirüs gibi bir takım deyimler de günlük hayatımıza girmeye başlamıştı yavaş yavaş!..
Hatta, Mart ayında Türkiye’de “ilk vaka görüldü” açıklamasının yapılmasıyla birlikte insanlar, büyük bir korkuya kapılmış, toplum olacakları büyük bir endişeyle tâkip etmeye başlamıştı…
İşte tam bu esnada Elazığ’da yapılan röportajlarla, bizim korkusuz hemşehrilerimiz, hem şehrimizi, hem de insanımızın cesaretini ülke gündemine oturtan açıklamalarıyla, yurdumuz insanını gülümseten aynı zamanda da derin derin düşündüren ifâdelerde bulunmuşlardı!..

***

Elazığ’da Kapalı Çarşı’da yoğun kalabalıkta mikrofon uzatılan vatandaşlar, Koronavirüs salgını tehlikesine ve evde kalma çağrılarına ilişkin düşüncelerini o gün aynen şu şekilde açıklıyorlardı…
– “Korona diye birşey yok. Uydurma, algı operasyonu. Cenâb-ı Allah şifâlar versin, hastalık yok inşallah. Elazığlı ortada, işte geziyoruz sokaklarda?..”
– “Korona bize dışarıdan geldi, Türkiye’de olan bir şey yok. Anladın mı? Bize, Allah’ın izniyle hiçbir şey de olmaz. Bizim îmanımız kuvvetlidir!”
– “Bu korona niye geldi bili misin, dünya Türkiye’den uğraşidi, Allah bi belâ verdi. Türkiye’ye geldi ama, sonradan geldi, dışarıdan geldi!..”
– “Dışarıya çıkan vatandaşlar tehlikede değil. Yalnız toplu yerlere, kapalı yerlere girmesinler, hiçbir şey de olmaz! Burası isim olarak “Kapalı Çarşı” ama, görüyorsunuz her tarafı açık, hiçbir şey de olmaz!”

***

Tabii bu ifâdeler, bire bir röportaj veren hemşehrilerimize ait…
Bir de röportajları içeren videoların altına bu dile getirilenlere karşı yapılan yorum ve verilen cevaplar var ama; yazsam, hem bu sütûnlara sığmaz, hem de hiç uygun olmaz!..
Hatırlar mısınız? Diye baştan sordum ya… Ulaşabilenler, izleyenler, ulaşmış ve izlemişlerdir zâten…
Ben, sâdece birine yer vereyim;
“Korona’ya aşı bulunur da birgün, ya cehâleti ne yapacağız?” demişti hemşehrimizin biri…
Bir yıl geçti aradan ve artık aşı oluyoruz korona için ama, cehâleti ne yapacağız gerçekten?..

***

Bir örnek de Elazığ’da içeriden ya da dışarıdan sürekli şikâyet konusu olan ve her geçen gün toplumu baskı altına alan taassup hususunda verelim…
Yine o günlerde, sosyal medyadan enteresan bir mesajı “örnek” olarak vermiştim…
“Dedemi camiye kaçarken, kapıda yakaladık:)…” diye?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Koronavirüs salgını başladıktan sonra Umre’ye gidişe yasak getirmeyişi kadar, Cuma namazı ile vakit namazlarına dâir “cemaatle namaz” konusunda kısıtlamada da çok geç kalması, risk grubu olarak nitelenen yaşlı insanları göz göre göre tehlikeye atmıştı!
Tıpkı Elazığ Kapalı Çarşı’daki video gibi; tüm çağrılara rağmen cemaatle namaz kılacaklarını dile getiren bir grup vatandaşın, bu ibâdeti yerine getirme hususunda Diyanet’in buyruğunu dinlemeyeceklerine dâir ifâdelerini içeren yine Elazığ’da çekilmiş olan videodaki görüş ve düşünceler de, kuşkusuz yine îman gücüyle Koronavirüs etkisinin mukayesesine dayandırılmıştı!
Ardından bir başka video görüntülü paylaşımıyla dikkâtleri çeken bir hemşehrimiz; “Sorun imama, Elazığ İzzetpaşa Camii, Cuma namazları hâriç hangi vâkit namazında bu kadar dolmuştu?” meâlindeki yorumuyla, Elazığ’da son dönemde beliren taassupla ortaya çıkan bu köhne zihniyetin, devletin tepesinde alınan kararlara rağmen, meydan okur bir inâtla, zıtlaşma içerisinde oluşuna işâret ediyordu!

***

Malûm, dedik ya; yıllardır Elazığ’dan ayrılan münevver insanımızın meydana getirdiği büyük boşluğun doldurulamayışı neticesinde değişime uğrayan demografik yapı, Elazığ halkının “Elazığlılık” kültüründen uzaklaşmasına yol açtı / açıyor…
Mizâhî yaklaşımla dile getirilse de anlayın artık arkadaş, Elazığ’da son dönemde dindarlık adına sergilenen davranışlar, ne yazık ki koyu bir taassupla câhiliye dönemi belirtileri gösteriyor ve bizi İslâm’ın aydınlığından uzaklaştırıyor!
Ne demişti hemşehrimizin biri?… “Korona’ya aşı bulunur da birgün, ya cehâleti ne yapacağız?”
Şimdi bir yıl geçti aradan ve artık aşı oluyoruz korona için ama, cehâleti ne yapacağız gerçekten?..

***

Aradan geçen sürede artık; “Temizlik, Maske, Mesafe” ve de “Vaka Tablosu ve Aşı Takvimi” benzeri birçok aşamalar geçildi, gelişmeler oldu…
“Dünya ve Türkiye’de vakalar ne zaman sona erecek, yaşantımız normâle dönecek mi?” Sorularına cevap aranıyor şimdi…
Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA’nın açıklamasına göre COVID-19 önlemleriyle ilgili normâlleşme süreci 1 Mart’tan itibaren başlayacak…
“İllere Göre Haftalık Vaka Sayısı”nın açıklanmasıyla birlikte, normâlleşme önlemleri yerel bazda alınacak kararlara indirgendi…
100 Bin’de 100’ün üstünde vaka “Kırmızı” Renkte “Çok Yüksek Risk”…
100 Bin’de 36-100 arası vaka “Turuncu” Renkte “Yüksek Risk”…
100 Bin’de 11-35 arası vaka “Sarı” Renkte “Orta Risk”…
100 Bin’de 10’un altında vaka “Mavi” Renkte “Düşük Risk” kriteri olarak baz alınacak…

***

100 Bin kişilik dilimlere göre açıklanan ilk oranlar 8-14 Şubat 2021 tarihleri arasını kapsarken, Elazığ 50.42 oranıyla “Turuncu” Renkte “Yüksek Riskli” iller arasında yer aldı.
Yayınlanan ilk harita; Karadeniz Bölgesi’nin “Çok Yüksek Riskli İller” olarak zirvede yer aldığı bir dağılım gösterirken, Elazığ, Doğu ve Güneydoğu Anadolu İlleriyle kıyaslandığında bölgesinde hatırı sayılır bir oranla önde yer alıyordu!..

***

100 Bin kişilik dilimlere göre açıklanan ikinci tablo ve oranlar, bu kez 15-21 Şubat 2021 tarihleri arasını kapsarken, Elazığ 44.22 oranıyla yüzdelik vaka oranını düşürmesine rağmen, “Turuncu” Renkte “Yüksek Riskli” iller arasında yer almaya devam etti!..
Hiç değilse, ikinci tabloda; “Turuncu” Renkte “Yüksek Riskli” iller arasında yer alsa da, aynı grupta Erzurum ile Malatya’nın gerisine düşen Elazığ, bu sonuca “iyimser” olarak “olumlu” da bakabilir, öte yandan Diyarbakır, Tunceli, Van, G.Antep, K. Maraş, Erzincan, Ş. Urfa, Bingöl, Mardin, gibi; 100 Bin’de 11-35 arası vakayla “Sarı” Renkte “Orta Riskli” İllere göre vaka sayısının fazlalığını düşünerek bu sonuca; “karamsar” olarak “olumsuz” da bakabilir!..

***

Bizim, tam bir yıl önce; Elazığ’da yapılan röportajlarla, hem şehrimizi, hem de insanımızın cesâretini ülke gündemine oturtan açıklamalarıyla, yurdumuz insanını gülümseten, aynı zamanda da derin derin düşündüren ifâdelerde bulunan korkusuz hemşehrilerimiz; “Nasıl olsa bize bir şey olmaz!..” anlayışıyla, aradan geçen sürede önlemlere riâyet etmediler!..”
65 Yaş üstünü ve 20 Yaş altını evde tutmaya özen gösteren sistem, “Temizlik, Maske, Mesafe” kuralı da dâhil olmak üzere, geriye kalan insanlarımızın denetlenmesini pek de önemsemedi?
Bizler “Hayat Eve Sığar!” diyerek, evimizde oturmaya dikkât göstersek de, her rastladığımız arkadaşımız, “Gazi Caddesi’nin kalabalıklığı ve denetimsizliğinden” dert yanarak, haklı olarak şikâyetini dile getirdi?

***

İşte bu şartlarda tabloya bakacak olursak, “Elazığ normâlleşir mi?” ne dersiniz?..
Korkusuz vatandaşlarımızın cesâretine karşılık; denetimler de esnek olunca Elazığ, neden “Turuncu” Renkte “Yüksek Riskli” iller arasında yer almaya devam ediyor, anlaşılır herhâlde?

Yazarın Diğer Yazıları